Bir ileri bir geri
Kobani protestolarından sonra hükumet, “özgürlük-güvenlik” dengesini gözeten yeni yasalar çıkarma kararı aldı.
Özet olarak; polisin arama yapma, gözaltına alma, mallara el koyma, dinleme ve takip etme, gaz kullanma ve ateş etme, sosyal medyayı kısıtlama yetkisi genişletiliyor. Vatandaşın ise savunma için mahkeme belgelerine ulaşması kısıtlanıyor, kamu görevlisine direnmenin cezası ağırlaştırılıyor, gösteride yüz kapatma suç sayılıyor.
Hükumetin dengesinde bir sorun var gibi!
Bu düzenlemeler, daha 7 ay önce 21 şubatta çıkarılan yasanın geri alınması demek. O zaman hükumete karşı 17 Aralık soruşturmaları vardı. Şimdi yok!
İtirazlar yükselince bazı değişikliklerin “terör” eylemlerine bazılarının ise “paralele yapıya” karşı çıkarıldığı söylendi. Bu gerekçeler doğru olabilir ama yapılan doğru değil. Çözüm süreci, “terör” denen sorunun, diyalog ve Kürt kitlelerin taleplerinin karşılanması yani daha fazla özgürlük ve demokrasi ile çözüleceği söyleniyor, tersi değil. “Paralel yapı” ise üyeleri, ilişkileri AKP çevrelerince çok iyi biliniyor. Tüm toplumu kısıtlayacak yasalara ne gerek var?
Aslında yasalar, bu gerekçeleri aşan amaçlar için çıkarılıyor. Esas amaç hakkını arayacak emekçilere, mahalleliye, gençlere gözdağı vermek. Somalı emekçiler için timsah gözyaşı dökenler, şimdi onları, kendi evlerinde biber gazıyla, copla ezilmeleri için emir veriyor. Bir protestoya, basın açıklamasına ya da yürüyüşe gittiğinde medyada görünüp işini kaybetmemek ya da polisin baskısına maruz kalmamak için yüzünü kapatan herkes “devlete karşı” suç işlemiş sayılıp en ağır cezayı alacak.
Hakkını kullanmak ile suç işlemek arasında hiçbir fark kalmadı.
Sözde hükumeti eleştiren MHP’nin, özgürlüklerle ilgili yasalara binbir gerekçeyle karşı çıkıp baskı yasalarını destekleyecek bahaneler bulması, nasıl bir düzen istediklerini gösteriyor.
Şimdi eleştirenler, iktidara geldiklerinde kitlelerin mücadelesi olmadan bu yasaları değiştirmiyor, aksine haklarını arayan emekçilere karşı hiç çekinmeden kullanıyorlar. (31.10.2014)