Madenciler, platin tröstlerini dize getirdi
Grevin başlamasından tam 5 aydan sonra, platin maden havzalarının kalbi Rustenburg’da, 2010 Dünya Kupası için inşa edilmiş dev statlardan birinde, on binlerce maden işçisi oylarını işe dönmeden yana kullandı. Geçen hafta bütün bölgede, kendilerine sunulan anlaşmaları değerlendirmek için yapılan mitinglerde anlattıkları gibi, işe dönmeyi kendi şartlarına göre kabul ettiler.
Anglo-American, Lonmin ve Impala gibi üç büyük tröstü dize getirerek, 70 bin grevci, başları dik bir şekilde eylemlerine son verdi. 5 aydan beri tröstler, onları hor gördü ve mantıksız talepler öne sürerek ülke ekonomisini çökertmekle suçladı. Ve yine 5 ay boyunca, bu tröstler, grevin çürümesi ve grevcilerin yorulması için çalıştı. Ama nafile!
Grevciler dayandı. Hem de, kamplarının ve maden ocaklarının yer aldığı bölgeler etrafında sürekli bulunan aşırı silahlı polislere ve provokasyonlara rağmen. Sonunda, büyük maden patronları tükürdüklerini yalamak zorunda kaldı.
Madenciler, istedikleri aylık 12 bin 500 randı (870 avro) elde edemeyecek olsalar da 200 avro civarında bir zam elde edip üç yıl içerisinde işe başlama ücretini 7 bin 960 randa çıkarttılar. Yani yüzde 60 zam elde ettiler. Ek olarak aldıkları tüm ikramiyeler, hayat pahalılığı endeksine göre artacak.
Diğer yandan grevciler, iş başı yapmadan önce 17 haziranda gerçekleştirdikleri toplantılarda iki şart koştular; grev nedeniyle işten atılan herkes geri işe alınacak ve iş başı ikramiyesi verilecek. İlk istekleri yerine getirildi ve işten atılan 283 madenci yeniden işe alındı. İkinci istekleri konusunda ise ikramiye uygulanma tarihi 1 Temmuz 2013’ten itibaren başlayacak ve böylece de bütün grevciler, en az 490 avro olmak şartıyla, ikramiyelerini alacak.
Grev boyunca yaşananlar arasında madencilerin; polis şiddeti, şirketlerin kiralık katillerinin kurbanlık koyun gibi insanları öldürmesi, maden patronları ve hükumetin medya aracılığıyla yürüttüğü nefret dolu kampanya ve aynı zamanda, hükumete bağlı olan ana merkezi sendika Cosatu’nun düşmanlığına karşı koymak zorunda kalmaları dikkate değer. Madenciler, tüm bunları göğüsleyip büyük bir zafer elde ettiler.
Çünkü Cosatu yöneticilerine göre platin grevcileri affedilemez bir suç işliyordu. Zaten, Ağustos 2012’de 34 grevcinin polis tarafından öldürüldüğü Marikana Katliamı’ndan sonra, Cosatu’ya bağlı madenci sendikası NUM’a karşı koyarak, büyük bir grev dalgası yaratarak hata etmişlerdi. Sonrasında, merkezi sendikadan bağımsız olarak kurulan AMCU sendikasına topluca üye oldular. Bu sene grevi AMCU yönetirken, NUM platin sektöründe yeniden örgütlenemiyordu ve başka maden sektörlerinde de AMCU’ya da yer vermek zorunda kalıyor.
Cosatu yöneticilerinin ve ona bağlı olan sendikaların düşmanlığı yüzünden -AMCU’nun yönetiminin korportizmi yüzünden de- platin grevcileri, mücadelelerini dışlanmış bir şekilde devam ettirmek zorunda kaldılar. Ve bunlar, gerek iş yerlerindeki sömürüye, gerekse gecekondu mahallelerindeki yoksulluğa karşı, birçoğu katılımın yüksek olduğu mücadelelerin verildiği bir ülkede gerçekleşti.
Bu dışlanmaya rağmen madenciler, Güney Afrika tarihinin en uzun grevini kazandı. Dünyanın en zenginleri arasında olan tröstler karşısında, birlikte ve kararlı bir şekilde yürütülen eylem gücünü gösterdi. LO (27.06.2014)