Sinif Mucadelesi

Seçimler ve devrimci komünist tutum

Pazar 9 Şubat 2014

Krizin gittikçe büyüdüğü, Erdoğan hükümeti çevreleri ile Gülenciler ve şimdi de patron örgütlerinin taraf olduğu bir kavga ortamında yerel seçimler daha da ön plana çıkmaya başladı. Erdoğan ve çevresi 11 yıl boyunca çok büyük hizmetler verdikleri, canla başla çalıştıkları, gece gündüz demeden halka hizmet vermek aşkıyla ellerinden gelen her şeyi yaptıkları masallarını anlatıp önümüzdeki seçimlerde yeniden onlara oy verip adaylarını belediye başkanı yapıp «yola devam» etmemizi istiyor. Erdoğan ailesinin, bakanlarının, bakan çocuklarının yakın çevrelerinin ve özellikle de hükümete yakın patronların bu süre içerisinde vurgunlar, yolsuzluklar yoluyla ne gibi servetler edindiklerini artık sağır sultan bile duydu!Artık pastayı eskisi gibi paylaşamayıp birbirlerine açıkça savaş ilan eden Erdoğan’ın Milli görüş tayfası ile Gülen’in cemaat tayfası karşılıklı olarak kirli çamaşırlarını ortaya döktükleri için eskiden dar bir çevrenin bilip gördüklerini, herkes görebiliyor.

Erdoğan ve AKP’si yaptıkları yolsuzlukları, hırsızlıkları, aldıkları rüşvetleri ört bas edebilmek için bunları açığa çıkarabilecek savcılara, yargıçlara ve polislere karşı elindeki bütün baskı ve tehdit yöntemlerini kullanmaktan çekinmiyor. Daha da önemlisi onlara oy veren, destekleyen ve güvenen emekçi ve yoksul kitlelerinin gerçekleri görüp tepki göstermesini engellemek için başta devlet televizyon kanalları ve Erdoğan’cı medya, masallar anlatıyor. Bütün yolsuzlukları, rüşvetleri ve vurgunları, çok rahat bir şekilde inkar edip iftiralardan ibaret olduğunu ve karşı tarafın onlara kıskandıkları ve çekemediğinden dolayı bunları uydurduklarını söylüyorlar.

Gülenciler ve çevresi ise tam tersine Erdoğan ve çevresinin Gülencilere minnettar olduğunu ve bugün ise nankörlük ve hatta ihanet ettiğinden söz edip seçimlerde AKP ve Erdoğan’nın defterden silinmesini istiyor.

Bu yerel seçimlerde muhalefetteki CHP ve MHP ortalarda dolaşıyor. CHP ve MHP’nin temel olarak yaptıkları; Erdoğan ve AKP’yi teşhir etmek, yolsuzluk ve vurgunlarını anlatmak ve karşılıklı sataşmalarla birlerine küfür seviyesine varacak ithamlarda bulunmak. Bunu Meclis’e de taşıyarak arada bir işi yumruklaşmaya kadar götürüyorlar.

Ancak kendileri seçildiğinde yolsuzluklara, vurgunlara, sömürüye karşı hangi somut önlemler alacaklarını, patronlar düzeninin yaptığı sömürüye ve talanlara karşı ne gibi önlemler alacaklarını ve daha da önemlisi bunları, somut olarak nasıl ve hangi güce dayanarak yapacakları konusunda tek söz bile etmiyorlar. Bu durumda; seçilirse, eskiden defalarca yaşandığı gibi, ‘enkaz devraldık’ edebiyatı yapıp patronlara hizmet vermeye devam edip kamu olanaklarıyla patronları zengin etme siyasetini sürdürecek.

BDP’ye gelince; bazı bölgelerde, özellikle de Kürt halkının yoğun olduğu bölgelerde, bir güç oluşturuyor. Bugün bol bol eleştiri yapıyor ve çoğu zaman da haklı eleştiriler yapıyorlar. Tabii ki Kürt halkına karşı yapılan haksızlıkları ve baskıları teşhir etmek gerekiyor. Ama sorun, aynı zamanda Kürt halkının büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi ve yoksulların temel çıkarlarını savunmaktır. Oysa BDP yurtsever bir burjuva partisinden başka bir şey değil.

Komünist devrimcilerin tutumu

Seçimler, milyonlarca emekçi için gereken değişikleri yapmaya olanak sunmuyor. Seçimler sadece fikirlerimizi ifade etmeye yarıyor. Emekçiler bu hakkı elde edebilmek için bile onlarca yıl mücadele etmek zorunda kaldı. Birçok ülkede emekçiler, hala daha böyle bir hakka sahip değil.

Elde edilmiş bir haktan hiçbir zaman vazgeçmemek lazım. Ancak bu hakları gerektiği gibi kullanmasını da bilmek gerekiyor. Burjuvaziye hizmet etmeyi amaçlayan farklı siyasetler arasında bir tercih yapmak, farklı bir şeydir.

Emekçilerin haklarını savunan siyaset dahil, genelde siyasete karşı çıkmanın anlamı siyaseti bizi sömürenlerin tekeline bırakmak demektir. Burjuvazinin çıkarlarını savunan siyasetlere karşı emekçilerin ve sömürülenlerin çıkarlarını savunan siyasetler savunmalıyız.

Doğruyu savunduklarını söyleyen bazı çevreler şimdiden “oyunuz bir işe yarasın” gibi iddialarla dayatmalarda bulunuyorlar.

Seçim sandığına bir oy pusulası atmak, devrimci komünist bir aday için olsa bile, bu, gerçek mücadelelerin işlevini yerine getiremez. Ama bu şekilde oy vermek, kitleler için bir programı benimsediklerini ifade etme olanağını sunar.

Yani kullanacakları oy ile açıkça şunu ifade etmiş olacaklar:

- İşsizliğe son vermek için patronlara işçi atmayı yasaklamak; hiç bir ücret kaybı olmadan mevcut işler bütün emekçiler arasında paylaşılmalı; devlete, kitlelere hizmet veren kamu işlerine gerekli sayıda personel alınmalı,

- Herkesin iyi bir satın alma gücüne kavuşabilmesi için bütün ücretlere ve emeklilik aylıklarına gerekli artışı dayatmalı ve bunu güvence altına alabilmek için hayat seviyesi kitlelerin denetimiyle belirlenip otomatik olarak, hemen ücretlere, emeklilik aylıklarına yansıtılmalı,

- Sanayi iş yerleri ve bankalar, emekçi denetimi altına alınmalı.

Krizin gazabına uğrayanlar emekçiler, işsizler ve emekliler ile sınırlı olmayacak, diğer katmanlar da etkileniyor. Örneğin yoksul köylüler, esnaf ve zanaatkarlar, kriz döneminde bile büyümek isteyen büyük sermayenin ihtirasının bedelini öder. Büyük sermaye şirketleri bu katmanlara gerek taşeron gerek müşteri olarak çok ağır şartlar dayatıyor.

Toplumdaki gerçek çıkarcılar, hayatını çalışarak geçinen emekçileri bölüp biri birlerine düşman kılmaya çalışanlar. İşçilerin, zanaatkarın, küçük esnafın ve köylülerin ortak çıkarları var ve bunları, kapitalistler sınıfına karşı savunmak için birlikte mücadele edebilirler. Emekçileri sömüren ve bu ara katmanların boğazını sıkan kapitalist şirketlerin, kitlelerin denetimine alınması, ortak bir hedef olabilir. Banka sistemi ve kredilerin dağıtımı da kitlelerin denetiminde olmalı.

Bugünkü ekonomik düzenden çıkarı olan veya gerçekleri göremeyenler, “bu bir devrim olur!” diyebilir. Evet, bir devrim olur ama devrimci komünistler, gerekli olan devrimden korkmadıkları için kapitalistler sınıfının ayrıcalıklarını savunan bu düzene karşı kendi hedefleri savunmaktan çekinmezler.

Komünist devrimcilerin burjuvazi ile bağları olmadığı gibi mevcut siyasi düzene de bağlı değiller. Üstelik devrimci komünistler, topluma yeni yollar açmanın tek olanağının sömürülenlerin mücadelesiyle mümkün olduğunun bilincinde. Bunu ister, mücadelesine katılır ve gerekli hazırlıklarda yer alırlar.

“Sermaye ve kâr düzenine değil de toplumsal mülkiyete ve demokratik kararlara bağlı bir ekonomik düzen mümkün değil” feryatları koparanlar var.

Artık geçerliliğini yitirmiş ve insanlığın gelişmesini üstlenmekten aciz, bu toplumsal düzeni savunanların ileri sürdüğü bu gibi iddialar yeni değil. Krallar, sultanlar, prensler ve asalak soylular iktidarı da, zamanında, kendi ayrıcalıklarını güvenceye almış olan toplumsal düzenden daha iyisinin olmadığını iddia edip, sonsuza kadar böyle devam etmesi gerektiğinde ısrarlıydılar. Ancak 1789 Fransız devrimi ve 1917 Rus devrimi, imkansız denenin mümkün olduğunu kanıtladı.

Radyolarda, televizyonlarda bıktırıcı, siyasi beyanatlar, bin bir çeşit açık oturumlar var. Kendilerini “uzman” olarak tanıtan gazeteci, iktisatçı, siyasetçi palavracılar, kapitalist ekonomiye hakim değil. Kapitalist ekonominin tek bir itici gücü var, o da, sermaye sahiplerinin sınırsız kâr elde etme ihtirası ve bu da, orman kanununa yol açar.

Emekçiler için bu ortamda en kötü şey kendi yaşamları için mutlaka gerekli olan; iyi bir iş ve ücret için, yani kesinlikle sorumlu olmadıkları bir krizin bedelini ödememek için birlik olup mücadele etmek yerine siyasi, milli veya dini konular temelinde bölünmeleri.

Bugünkü kriz, kapitalizmin iflasının delili. İleride yol açacağı büyük tahribatlar sonucunda gittikçe daha çok sayıda insan, bu düzenin sürmeyi hak etmediğini görecek. Ve toplumun dönüşümü mücadelesine katılacaklar.

Mevcut büyük partilerin hepsi, istisnasız burjuvaziye hizmet ediyor. Seçilebilmek için seçimlerde farklı şeyler söylüyor, üstelik artık söyledikleri de o kadar da farklı olmuyor. Ama hiç biri birkaç bin büyük burjuva ailesinin tekelinde bulunan büyük şirket ve bankanın, kapitalist ekonomi düzenine karşı mücadele etmiyor.

Sömürülenler sınıfının, seçimlerde keskin laflar edip mücadelede kendini savunmayan bir partiye değil, siyasi yaşamda onların gücünü gösterecek, hükümetlerin burjuvazinin çıkarlarını savunma amacıyla aldığı kararlara karşı, sömürülenlerin çıkarlarını öne sürüp uygulanması için gerekli mücadeleyi örgütleyip gerçekleştirecek bir partiye ihtiyacı var.

Kapitalist patronların zenginliklerinin kaynağı olan iş yerlerinde onlara karşı mücadele edecek bir parti gerekli. Gerek fikirler gerek program açısından bu parti sıfırdan başlamayacak. Emek dünyasının, geçmişte kuşaklar boyu, kurtuluşu için verdiği mücadelelerden kalma ve Marks’tan bu yana komünist devrimci kuşakların mücadele deneyimleri var. Marks, Komünist Manifesto’da bunu şöyle özetledi: “Emekçilerin kurtuluşu, kendi eserleri olacak”. (30.01.2014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 188 - 1 Şubat 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?